Her hak ve özgürlüklerin kendi özünden doğan objektif ve tabii sınırları vardır. Bir hak ve özgürlüğün kullanım alanı dışında kalan taşkınlıklar hukukun koruma alanına girmeyeceği gibi bunları yasaklamak için anayasada hüküm bulunması dahi gerekmez. Örneğin; düşünce, bilim ve sanat özgürlükleri hakaret, iftira, şeref ve hasiyete saldırı, suç işlemeye kışkırtma niteliği aldığı zaman hukukun koruması altında olmaktan çıkar. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri silahlı ve saldırılı hale geldiğinde de durum aynıdır. Bunlar işin doğasına aykırı olduğu için bastırılması tabii karşılanır.
Bu sınırlamaları kaynaklarına göre; Anayasanın doğrudan sınırlaması, yasayla sınırlama, yürütmenin rolü ve yargıç kararıyla sınırlama şeklinde dört başlık altında tasnif etmemiz mümkündür. Başlıklardan da anlaşılacağı üzere temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ve düzenlenmesinde şu dört organın rolü mevcuttur: Kurucu iktidar, yasa koyucu, yürütme ve yargı.
Hak ve özgürlüklerin sınırlamaları yalnız devlet ya da kamu kökenli gerekçelerle değil, başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak için de yapılabilir. Temel hak ve özgürlüklerin kullanımı başkalarının temel ve özgürlükleri ile çatışıyorsa, bu çatışmanın giderilmesi ev uyum sağlanması yine anayasa, yasa ve yargı eliyle mümkündür.
1- Anayasanın Doğrudan Sınırlaması
Temel hak ve özgürlükleri bazen anayasanın kendisi sınırlamaktadır. Bu hükümler hak ve hürriyetlere ayrılmış maddelerde yasaklar şeklindeki düzenlemeler olup, soyut ve somut biçimler alabilir.
Soyut yasaklar ya da yasaklamalar, içerikleri tam olarak belirlenmemiş olanlardır. Yasama organı bunların gereğini yerine getirmek zorundadır; ki bu, yasa eliyle somutlaştırma görevi demek olur. Bu yapılmadıkça idare ve yargı tarafından doğrudan
anayasal yasakların uygulanması beklenemez. “Kanunla sınırlama” ve “kanunilik” ilkeleri buna engeldir.
Soyut yasaklara örnek olarak şunlar verilebilir: “Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının Devlet ve bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği kutsal din duygularının Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı” kuralı (Başlangıç/5); devletin iç ve dış güvenliğini ve bütünlüğünü tehdit eden haber ve yazıları yazanlarla basanların cezalandırılması (m. 28/5); grev ve lokavt haklarının toplum zararına kullanılmaması (m.54/2).
Anayasa Mahkemesi soyut gibi görünen yasalara dayanarak karar verebilmektedir.
Somut yasalar ise kendiliklerinden ve doğrudan uygulanabilecek kadar sarih olanlardır. Siyasi partilerin ticari faaliyetlere girişememeleri (m. 69/2), bazı kişilerin parti üyesi olamamalar (m. 68/5) gibi. Bu yasalar direkt idare ve yargı tarafından uygulanabilir.
1982 Anayasası temel hak ve özgürlüklere başka yollardan da doğrudan sınırlamalar getirmiştir. Bu daraltmalar bizzat anayasa tarafından meşrulaştırılması, bazı özgürlük alanlarının devlet organlarının ve özellikle idarenin müdahalelerine açılması şeklinde belirir. Kolluk kuvvetlerinin silah kullanmak zorunda kaldıklarında sebep oldukları bazı öldürme fiillerinin hukuka uygun sayılması (m. 17/4), yaşama hakkına bir kişi dokunulmazlığına anayasa eliyle getirilen bir istisnadır.
Anayasanın doğrudan doğruya sınırladığı ve yasakladığı bu temel hak ve özgürlükler tablosundan birtakım sonuçlar çıkarılabilir.
Birincisi, sınırlanan ya da yasaklama getirilen hak ve özgürlüklerin çokluğu, aynı zamanda sınırlama ve yasaklama sebeplerinin bolluğu dikkat çekicidir.
İkincisi, doğası gereği sınırlanması gereken birtakım hak ve özgürlüklerin de doğrudan Anayasa tarafından kısıtlanmış oluşudur.
Üçüncüsü, sınırlama ve yasaklama hükümlerinin bir bölümü 1961 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesi tarafından iptale uğramış olan ya da iptal edilmemiş olsalar bile tartışma konusu olmaya devam etmiş yasak kurallarının anayasalaştırılması niteliğindedir. Yani, Anayasa Mahkemesince anayasaya aykırı bulunan bazı yasa hükümleri Anayasaya sokulmak suretiyle, anayasa yargı denetimi etkisizleştirilmiştir.
2- Yasamanın Sınırlaması
Özgürlüğün dengelenmesine yarayan ikinci kademe yasama alanıdır. Hak ve özgürlüklerin sınırlanması konusunda Anayasa, yasama organına geniş yetkiler tanımıştır. Ancak bu yetki Anayasa m. 13 ile sınırlandırılmıştır. Anayasa m. 13’e göre;
- – Sınırlandırma ancak kanunla yapılmalıdır.
- – Sınırlandırma anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olmalıdır.
- – Sınırlandırma sadece anayasada ilgili temel hak ve hürriyeti düzenleyen maddedebelirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanmalıdır.
- – Sınırlandırma demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmalıdır.
- – Hak ve hürriyetlerin özlerine dokunulmamalıdır.
- – Sınırlandırma laik Cumhuriyetin gereklerine aykırılık oluşturmamalıdır.
– Sınırlandırmada “ölçülülük” ilkesine uygun hareket edilmelidir.
Bunun yanı sıra m. 13, “ Temel hak ve hürriyetler (…) yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak (…) sınırlanabilir.” diyerek yasamayı bu konuda bir kez daha sınırlamış olmaktadır.
3- Yürütmenin Rolü
Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ya doğrudan doğruya Anayasa tarafından ya da yasamaya yetki vererek sağlanıyordu. Bunlara üçüncü bir müdahale yöntemini eklemek gerekecek: Yürütmenin anayasa ve yasama eliyle yetkilendirilmesi.
Türkiye’de yürütme organı ve idare (özellikle kolluk güçleri), temel hak ve özgürlükler alanında oldukça sık, ani ve derinliğine karışabilmektedir. Bu uygulama da kaynağını büyük çapta yine Anayasadan alır. Örneğin, idareye kolluk güçlerine bu yetkileri tanıyan yasayla verilmesini mümkün kılan ve bazen de zorunlu hale getiren anayasal hükümlerin bazıları şunlardır: Yakalama ve tutuklama kararının yerine getirilmesi sırasında ve zorunlu durumlarda silah kullanma ve adam öldürme (m. 17); kişileri yakalama, gözaltına alma ve gözaltında tutma (m. 19); radyo TV sinema veya benzeri yollarla yapılan yayınları izne bağlama (m. 26/1); yurt dışında basılı eserlerin yurda sokulmasını yasaklama (m. 27/son); Kamu tüzel kişilere elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından haber ve bilgi akışını kayıtlayabilme (m. 31/2); toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yerlerini belirleyebilme, bunları erteleme ya da yasaklama (eski m. 34); grevleri erteleme (m. 54).
Yürütmenin olağanüstü yönetim biçimlerine geçebilmesi de zor değildir ve geçişler yargı denetimi dışında kalmıştır. Bu yönetim biçimlerinin en önemlileri sıkıyönetim ve olağanüstü haldir. 2017 anayasa değişikliği ile sıkıyönetim kaldırıldı ancak olağanüstü hal yönetimi sıkıyönetim hallerini de kapsar içerikte düzenlendi. Bu rejimlere geçildiğinde yürütme, durumun gerektirdiği bütün önlemleri alabilir. Bunun için yetki yasasına da gerek yoktur. Yine bu yönetim biçimleri altındayken, birtakım istisnalar dışında bütün hak ve özgürlükler durdurulabilir. Bütün bu yetkiler de anayasada tanınmıştır (m. 15,119).
Görüldüğü gibi Anayasa temel hak ve özgürlükler konusunda yürütme organının geniş yetkilerle donatmış ya da donatılmasına izin vermiştir. Bunların önemli bir bölümü önleyici yetkilerdir: Yasaklama, erteleme, engelleme, durdurma vb. bazı etkiler sivil toplumu ve kuruluşlarını ve kişileri denetleme şeklinde belirir. Nihayet, önemli bazı alanlarda yargı bağışıklıkları vardır; işlem ve eylemler yargı denetimi dışına çıkarılmıştır.
Bu durumda şimdiden şu çelişkiye dikkat çekilebilir: Anayasa bir yandan temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanabileceğini belirtmekte, öte yandan ise yürütmeye tanıdığı bu zengin müdahale olanakları ve denetimsiz alanlar yoluyla bunun aksini mümkün kılmaktadır.
4- Yargıç Kararıyla Sınırlama
Temel hak ve özgürlüklerin somut ve tekil durumlarda sınırlanması ya da durdurulması genelde yargıç kararı ile olur. Kural budur.
Yargıç kararı ile sınırlama ya da durdurma örnekleri anayasadan hareketle şöyle sıralanabilir:
- – Hürriyeti kısıtlayıcı ceza ve tedbirler (hükümlülük, tutuklama) (m. 19)
- – Özel hayata, aile hayatına, konut dokunulmazlığına müdahale (m. 20,21)
- – Haberleşme hürriyetine müdahale (m. 22)
- – Yurt dışına çıkma hürriyetine müdahale (m. 23)
- – Toplatma (m. 26), tedbir yoluyla dağıtımın önlenmesi ve yayın yasağı (m. 28)
- – Düzeltme ve cevap hakkı (m. 32)
- – Dernekleri faaliyetten alıkoyma (m. 33)
- – Parti kapatma (m. 69)
Enes Karabatak
KAYNAKÇA:
- – Tanör, Bülent ve Yüzbaşıoğlu, Necmi. 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku (İstanbul: BETA Yayınları, 2019)
- – Özbudun, Ergun. Türk Anayasa Hukuku (Ankara: Yetkin Yayınları, 2019)
- – Bilir, Faruk. Sorularla Anayasa Hukuku (İstanbul: Der Yayınları, 2018)
*Bu makalede yer alan fikirler Enes Karabatak’a aittir ve İFTAM’ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.