Deniz hukuku, denize kıyısı olan veya olmayan devletler ile uluslararası örgütlerin deniz alanlarıyla olan ilişkilerini düzenleyen uluslararası hukuk kurallarını ifade etmektedir. Deniz alanlarını iki büyük başlıkta sayabiliriz: kıyı devletinin yetki sahibi olduğu deniz alanları; hiçbir devletin yetki sahibi olmadığı deniz alanları.
Deniz alanları bilindiği üzere büyük öneme sahiptir. Bu önemin oluşmasında deniz yer altı kaynakları(petrol, doğalgaz vs.) büyük öneme sahiptir. Ülkeler arasında anlaşmazlıkların çıkmasının büyük bir kısmını da bu kaynaklar üzerindeki egemenlik iddiaları oluşturuyor.
Deniz hukuku da egemenlik iddialarını geleneksel kurallarla ve deniz hukuku sözleşmeleriyle çözümleye çalışıyor. Bu çözümlerde göreceğimiz öncelikli kavram esas hat kavramı olacaktır.
a) ESAS HAT
Esas hat kıyı devletlerinin karasuları ve diğer deniz alanlarının tespiti açısından başlangıç noktasının neresi olacağıdır. Sınırlandırmanın başladığı yer esas hat olarak adlandırılır. Bu esas hattın içerisinde kalan kısımlar kıyı devletinin içsularıdır. Bu alanda kıyı devletinin egemenlik hakları tamdır ve deniz hukuku kuralları bu içsularda uygulanmaz.
Esas hattın nasıl belirleneceğine ilişkin düzenlemeler 1958 tarihli Karasuları ve Bitişik Bölge Söz.’nin 4-14 ve 16. Maddelerinde detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Bilmemiz gereken diğer bir durum da düz esas hat kavramıdır. Kıyının girintili çıkıntılı olduğu kısımlarda düz esas hat kullanılır. Düz esas hattın uygulandığı kıyıya Ege Denizini örnek verebiliriz. Akdeniz ve Karadenizde ise normal esas hat uygulanır.
Deniz hukukunda egemenlik hakkı açısından genel anlamda 3 ayrım görüyoruz: içsular, karasuları ve açık deniz.
b) İÇSULARI
1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi, madde 8 düzenlemesinde içsuları “karasuları esas hattının kara tarafında kalan sular” şeklinde tanımlanmaktadır. İçsular , kıyı devletinin körfezlerini, limanlarını, haliçlerini , nehir ağızlarını ve düz esas hay yöntemi kullanıldığında bu hattın kara tarafında kalan suları içermektedir. İçsular kıyı devletinden ayrılmaz bir bütündür ve kıyı devletinin içsularda egemenlik yetkisi mutlak ve tamdır.
c) KARASULARI
İçsuların dış kısmında kalan bölgeye karasuları diyoruz. Karasularının genişliği, kıyı devletlerinin haklarının ve yükümlüklerinin içeriği ve diğer devletlerin haklarının kapsamı uzun yıllar netliğe kavuşturulamamıştır. Bu noktada tartışılan bir diğer husus da denize kıyısı bulunan devletin karasularına otomotikman mı yoksa ilan yoluyla mı sahip olacağıdır. Bunların cevabı ancak 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesinde verilmiştir.
Karasularının genişliği BM Deniz Hukuku Sözleşmesi 3. Maddesiyle 12 mile kadar çekebilme hakkı vermiştir. Bu genişliğin ne kadar olacağı sınırlar dahilinde kıyı devleti tasarrufundadır. Türkiye Akdeniz ve Karadeniz’de 12 mile kadar çekmiş ancak Ege Denizinde bu sınırı 6 milde tutmuştur. Karasularının 12 mile kadar olabilmesi iki önemli sonuç doğurmuştur: bunlardan birincisi, karasularının 12 mile çıkarılması , kıyı devletlerine daha fazla deniz alanında düzenleme yapma yetkisi vermekte, dolayısıyla denizlerin serbestisine sınırlama getirmektedir. İkincisi , bir açık denizden diğerine gemilerin geçişini sağlayan birçok boğaz , uluslararası su veya açık deniz olmaktan çıkmıştır. Daha önce açık deniz olan yerler kıyı devletinin karasularına dönmüştür. Kıyı devletinin karasuları üzerindeki egemenliğinin tek bir istisnası vardır o da uluslararası örf-adet kurallarından doğan yabancı gemilerin karasularından geçiş hakkına izin vermektir. 1982 Deniz Hukuku sözleşmesi madde 17 de belirtildiği üzere denize kıyısı olsun veya olmasın, her devletin, bayrağını taşıyan gemilerinin karasularından zararsız geçiş hakkı vardır. Bir deniz aracının kıyı devletinin karasularını, kıyı devletinin güvenliğini, kamu düzenini veya mali çıkarlarını ihlal eder şekilde kullandığı zaman geçiş zararsız değildir.
Kıyı Devletinin Hak ve Yükümlülükleri
Karasularının kıyı devletinin deniz ülkesinin bir parçası olması sebebiyle söz konusu deniz alanında kıyı devletinin münhasır yetkisi vardır. Bu yetkinin tek istisnası , yabancı gemilerin zararsız geçiş haklarıdır. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi 17 ve 21. Maddeleri bu hak ve yükümlülükleri ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır.
Kıyı Devletinin Gemiler Üzerindeki Yetkisi
Kıyı devletinin zararsız geçiş hakkını gemiler üzerindeki hukuki ve cezai yargı yetkisi sadece sınırlı şartlarla mümkündür. Ticaret gemileri üzerinde hukuki yetki açısından genel kural , kıyı devletinin yargı yetkisinin gerek gemi gerekse gemide bulunan kişilerle ilgili olmadığıdır. Diğer bir ifadeyle kıyı devleti bir gemiyi ya da gemideki bir insanı , yargılama yetkisini kullanmak için çeviremez yolundan alıkoyamaz. Ancak , kıyı devleti, geminin karasularında yaptığı yolculuk esnasında veya yolculuk sırasında veya yolculuk amacıyla üstlendiği veya maruz kaldığı yükümlülükler veya sorumluluklar sebebiyle hukuki yargı yetkisini kullanabilir. Bu duruma örnek olarak çatma halinde ödenecek tazminat, kılavuzluk, kurtarma ücretleri sebebiyle yargı yetkisinin kullanımı örnek gösterilebilir. Burada belirtilen hükümler, devletin yetkisinde olsa bile ticari amaçlarla kullanılan gemileri de kapsamaktadır.
Kıyı devletinin karasularından geçen yabancı bir gemide işlenen herhangi bir suça bağlantılı olarak bir kimseyi tutuklaması veya herhangi bir soruşturma açması aşağıdaki durumlarda mümkündür:
- Suçun sonuçları kıyı devletine sirayet ediyorsa
- Suç ülkenin barışını veya karasularını bozacak düzeydeyse
- Yerel makamların yardımı gemi kaptanı veya bayrak devletinin bir diplomatik ajanı veya konsolosluk memuru tarafından istenmişse
- Bu gibi tedbirler uyuşturucu veya psikotropik maddelerin kanun dışı trafiğini önlemek için gerekliyse
Ancak suçun kıyı devletinin içsularından gelerek karasularından geçen bir gemide işlenmesi halinde yargı yetkisinin kullanımı yukarıdaki sınırlamalara tabi olmayacaktır.
Dolayısıyla günümüzde yabancı geminin açık denizde, münhasır ekonomik bölgede veya yabancı devlet sularında bulunduğu sırada işlenen suçlar sebebiyle, kıyı devletinin , söz konusu yabancı geminin karasularından geçerken gemi üzerindeki herhangi bir yargı yetkisini kullanması söz konusu değildir.
TÜRK HUKUKUNDA KARASULARI REJİMİ
Her ne kadar Türkiye , 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesine taraf olmasa da iç hukuk düzenlemelerini uluslararası deniz hukuku kuralları ile uyumlu kılmak konusunda çok dikkatli hareket etmektedir. Bu düşünceden hareketle kaleme alınan 1982 tarih ve 2674 sayılı Karasuları Kanunu 1. Maddesinde şu hükme yer vermiştir:
“ Türk karasularının genişliği 6 deniz milidir.
Bakanlar Kurulu belirli denizler için o denizlerle ilgili bütün özellikleri ve durumları göz önünde tutarak ve hakkaniyet ilkesine uyarak , 6 milin üstünde bir genişlik tespit edebilir.”
Türk karasularından zararsız geçiş hakkının kullanılması ile ilgili yabancı geminin ticaret gemisi olması ile savaş gemisi olması bakımından herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle bu geçiş herhangi bir izne tabi değildir. Yine kıyı devletinin yabancı gemiler üzerindeki hukuki ve cezai yargı yetkisine yönelik olarak uluslararası hukuk kuralları ile Türk hukuk düzenlemelerinin de uyumlu olduğunu belirtmek gerekir.
d) BOĞAZLAR
İki veya daha fazla deniz alanını birleştiren dar suyolu şeklinde tanımlanabilir. 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin kıyı devletlerine karasularını 12 mile kadar ilan etme hakkı tanıması ve bu kuralın günümüzde bir örf-adet kuralı olması sebebiyle birçok boğaz, devletlerin karasuları içerisinde kalmıştır. Boğazların uluslararası ulaştırma ve taşımacılık için ne kadar önemli olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bu boğazlardan geçişin sınırlandırılması veya kapatılması uluslararası toplumun tamamını ve dünya ekonomisini sarsıcı sonuçları da beraberinde getirmektedir.
Transit Geçiş Hakkı
Transit geçiş, açık denizin veya münhasır ekonomik bölgenin bir bölümü ile açık denizin veya münhasır ekonomik bölgenin diğer bölümü arasındaki boğazlarda devamlı ve süratli geçiş münhasır amacıyla seyrüsefer etmek üstten uçmak hürriyetinin bu kısma uygun şekilde kullanılması anlamına gelir. Ancak, devamlı ve süratli geçiş şartı, giriş şartlarına uymak kaydıyla , bir boğaz devletine girme veya oradan ayrılma veya oraya dönme amacıyla , boğazdan geçmeye engel teşkil etmez.” ( 1982 söz. Madde 2)
Ticaret Gemileri
Montreux Sözleşmesi 1.madde hükmü geçiş rejimi olarak serbestlik ilkesini benimsemiştir. Barış zamanında ve Türkiye tarafsız olmak şartıyla savaş zamanında ticaret gemileri tam geçiş serbestisine sahiptir. Gemilerin sağlık kontrolü dışında durdurulması söz konusu değildir. Ayrıca geçişlerden herhangi bir vergi ve harç alınmaz. Türkiye savaşta ise, Türkiye ile savaşta olmayan devletlerin ticaret gemileri, düşmana yardım etmemek şartıyla gündüz geçiş hakkına sahiptir. Türkiye kendini yakın bir savaş tehdidi altında görmesi durumunda geçişi sadece gündüz olarak ayarlayabilir.
Savaş Gemileri
Barış zamanında; Türk gemileri açısından herhangi bir kısıtlama ve şart yoktur. Diğer devletler açısından, Karadeniz’e kıyısı olanlar ve olmayanlar için geminin cinsi, tonajı ve Karadeniz’de bulunma süreleri yönünden farklı düzenlemeler mevcuttur. Buna göre kıyısı olmayan devletler sadece, hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemileri Türk Boğazlarından geçirebilir. Ayrıca toplam tonajlarının 15.000 tonu geçmemesi ve sayı olarak 9’dan fazla olmaması gerekir. Bununla birlikte gemilerin Karadeniz’de kalma süreleri maksimum 21 gündür.
Karadeniz’e kıyısı olan devletlere ait savaş hattı gemileri tek tek olmak ve en fazla iki torpido eşliğinde olmak kaydıyla boğazlardan geçebilirler. Ayrıca, kıyıdaş devletlerin dışarıdan aldıkları veya tamir ettirdikleri denizaltıları da gündüz ve su üstünden olmak kaydıyla geçiş yapabilirler. Sözleşmede uçak gemileri ile ilgili açık bir hüküm bulunmadığından bu gemilerin boğazlardan geçmesine izin verilmemesi genel bir teamüldür.
Ayrıca ister Karadeniz’e kıyısı olsun ister olmasın savaş gemilerinin geçişleri ile ilgili ön bildirim mutlaka yapılmalıdır. Ön bildirim süresi kıyıdaş devletler için 8, kıyıdaş olmayan devletler için ise 15 gün önce olmalıdır.
Savaş zamanında Türkiye’nin tarafsız olması durumunda, tarafsız devletlerin savaş gemileri yukarıda belirtilen barış zamanında belirtilen çerçevede geçiş yaparlar. Bunun dışında savaşan devletlerin savaş gemileri için boğazlardan geçiş kural olarak yasaktır. Bu kuralın iki istisnası, Milletler Cemiyeti kararı çerçevesinde alınacak önlemlere ilişkin geçişler ve bağlama limanından ayrılan gemilerin dönüşleridir.
Türkiye savaşın tarafı ise veya yakın bir savaş tehlikesi altında görüyorsa savaş gemilerinin geçişi hususunda istediği gibi hareket etme serbestisine sahiptir.
*Bu makalede yer alan fikirler Halil İbrahim Kurt’a aittir ve İFTAM’ın editöryel politikasını yansıtmayabilir.